Atatürk'ün Eğitim İle İlgli Özdeyişleri

Öğretmenden, eğiticiden yoksun bir millet henüz millet adını almak kabiliyetini kazanmamıştır. Ona basit bir kitle denir, millet denemez. Bir kitle millet olabilmek için mutlaka eğiticilere, öğretmenlere muhtaçtır. 1925

Milli Eğitimin gayesi yalnız hükümete memur yetiştirmek değil, daha çok memlekete ahlaklı, karakterli, cumhuriyetçi, inkılâpçı,olumlu, atılgan, başladığı işleri başarabilecek kabiliyette, dürüst, düşünceli, iradeli, hayatta rastlayacağı engelleri aşmaya kudretli, karakter sahibi genç yetiştirmektir. Bunun için de öğretim programları ve sistemleri ona göre düzenlenmelidir. 1923

Yeni nesil, en büyük Cumhuriyetçilik dersini bugünkü öğretmenler topluluğundan ve onların yetiştirecekleri öğretmenlerden alacaktır. 1924

Bir millet irfan ordusuna sahip olmadıkça, muharebe meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin kalıcı sonuçlar vermesi ancak irfan ordusuna bağlıdır.1923

Öğretmenler her fırsattan yararlanarak halka koşmalı, halk ile beraber olmalı ve halk, öğretmenin çocuğa yalnız alfabe okutan bir varlıktan ibaret olmayacağını anlamalıdır. 1927

Milli eğitim ışığının memleketin en derin köşelerine kadar ulaşmasına, yayılmasına özellikle dikkat ediyoruz. 1924

İlk ve orta öğretim mutlaka insanlığın ve medeniyetin gerektirdiği ilmi ve fenni versin, fakat o kadar pratik bir şekilde versin ki, çocuk okuldan çıktığı zaman aç kalmaya mahkûm olmadığına emin olsun. 1922
Atatürk’ün eğitim alanında yaptığı yenilikler ve eğitim ile ilgili söylediği sözleri onun eğitime verdiği büyük önemi açıkça ortaya koymaktadır. Atatürk, bütün devrimlerini bağımsız Türk Milletinin ilerlemesi için gerçekleştirmekle, yol göstericimiz olmuştur. Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’nin Başöğretmeni unvanını da alarak milletin öğrenim hayatında kaliteli eğitim ve öğretimin var olması gereğini her fırsatta dile getirmiştir.

Atatürk’ün eğitimle ilgili sözleri – Atatürk’ün eğitim üzerine söylediği bazı sözleri (özdeyişleri)

İlk ve ortaöğretim kesinlikle insanlığın ve uygarlığın gerektirdiği bilimi ve tekniği versin, fakat o kadar pratik bir şekilde versin ki, çocuk okuldan çıktığı zaman aç kalmaya mahkûm olmadığına emin olsun. (Gazinin NA.V., Muhit Mec, Sene: 3, No:132, 1931, s.9)

Her profesör ve öğretmenin aşılayacağı fikirler, ideal gayelere hizmet edecek şekilde olmalıdır. Kitapların cansız teorileriyle karşı karşıya gelen genç beyinler, öğrendikleriyle memleketin gerçek durum ve çıkarları arasında ilişki kuramıyorlar. Yazarların ve teorisyenlerin tek taraflı dinleyicisi durumunda kalan Türkiye`nin çocukları hayata atıldıkları zaman bu ilişkisizlik ve uyumsuzluk yüzünden tenkitçi, karamsar, milli şuur ve düzene uyumsuz kitleler meydana getirirler. (1931)

Eğer Cumhurbaşkanı olmasam, Eğitim Bakanlığı’nı almak isterdim. (1930)

Hepimiz, özel ve toplum hayatımızda rastladığımız okuyup yazma bilmeyen erkek, kadın her vatandaşımıza öğretmek için candan arzu göstermeliyiz. (1928)

Büyük Türk milletine onun bütün emeklerini kısır yapan çorak yol haricinde kolay bir okuma yazma anahtarı vermek gereklidir. Büyük Türk milleti cahillikten az emekle kısa yoldan ancak kendi güzel ve asil diline kolay uyan böyle bir vasıta ile sıyrılabilir. Bu okuma yazma anahtarı ancak Lâtin esasından alınan Türk alfabesidir. Basit bir tecrübe Lâtin esasından Türk harflerinin, Türk diline ne kadar uygun olduğunu şehirde ve köyde yaşı ilerlemiş Türk evlatlarının ne kadar kolaylıkla okuyup yazdıklarını güneş gibi meydana çıkarmıştır. (1928)

...

Milli eğitimde, süratle yüksek bir seviyeye çıkacak olan bir milletin, hayat mücadelesinde maddi ve manevi bütün kudretlerinin artacağı muhakkaktır. (1928)

İlk ilham, ana baba kucağından sonra, okuldaki öğretmenin dilinden, vicdanından, terbiyesinden alınır. Bu ilhamın gelişebilmesi, millet ve memlekete hizmet edebilecek kudret ve kabiliyetini verebilmesi için, millet ve memlekette büyük, derin ilgi yaratan fikir ve duygularla her an desteklenmesi lazımdır. (1924)

Türkiye’nin öğretim ve eğitim politikasının her derecesini, tam bir netlik ve hiçbir tereddüde yer vermeyen açıklık ile ifade etmek ve uygulamak lazımdır. Bu politika tam anlamı ile milli bir nitelikte görülebilir. (1924)

Mili eğitim ışığının memleketin en derin köşelerine kadar ulaşmasına, yayılmasına özellikle dikkat ediyoruz. (1924)

… eğitim ve öğretim programımızın, eğitim ve öğretim siyasetimizin temel taşı, bilgisizliğin giderilmesidir. Bu giderilmedikçe yerimizdeyiz. Yerinde duran bir şey ise, geriye gidiyor demektir. Bir taraftan genel olan bilgisizliği gidermeye çalışmakla beraber, diğer taraftan toplum yaşamında kendisi pratik, etkin ve verimli bireyler yetiştirmek gerekir. Bu da ilk ve orta öğretimin pratik bir şekilde olmasıyla mümkündür. Ancak bu sayede toplumlar iş adamlarına, sanatkârlarına sahip olur. Şüphesiz ki millî dehamızı geliştirecek, duygularımızı lâyık olduğu dereceye eriştirmek için yüksek meslek erbabını da yetiştireceğiz. Çocuklarımızı da aynı öğretim derecelerinden geçirerek yetiştireceğiz. 1922 (Atatürk’ün S.D.II., s.44-45)

Memleketteki bilgisizliği kesinlikle gidermelidir. Bunu yapmak zorundayız. Hepimizin esenliği için bunu yapacağız. Yazık ki, memlekette bilenler azınlığı oluşturuyor. Hepimizin kişisel mutluluğu, çoğunluğun yaşam ve mutluluğuyla mümkündür. Eğer çoğunluk, yani memleket ve millet mutlu ve bayındır olmazsa beş, on kişinin mutluluğundan ne çıkar? Bir memleketteki azınlık, eğer çıkarını çoğunluğun bilgisizliğinde ararsa genel felâket kaçınılmazdır. 1923 (Gazi ve İnkılâp, Mahmut Soydan, Milliyet gazetesi, 9.1.1930)

Büyük Türk milletinin, evlâtlarını yüksek bir eğitim ve uzmanlıkla yetiştirmek için harcadığı çaba ve emekler az değildir. Özel ve genel yönetimlerden millî eğitime ayrılan araçlar, çeşitli bakanlıklardan orta ve yüksek öğretime harcanan gayretler ve nihayet malî gücü olan ailelerin, genel ve özel yönetimlerin Avrupa`da öğretim için harcadıkları çabalar, eğer memlekette resmen sorumlu olan güçlü ilgililerin izlemesi ve gözetimi altında birleştirilirse, alacağımız sonuçların çok daha fazla ve geçireceğimiz gelişme zamanının çok daha kısa olacağı kuşkusuzdur. 1928 (Atatürk’ün S.D.I, s.345)

Millet okulları normal öğretim dışında kadın ve erkek yüz binlerce vatandaşın aydınlanmasına hizmet etti. Bu okulların daha fazla bir çaba ve istekle devam ettirilmesi gerekir. 1929